AYIN KAZANANI – Onların torpili varsa ben de kız kaçıranım:
Üniversitemde şahit olduğum vahşet. Zincir sistemi
Ben de bol torpilli bir Y üniversitesinde öğrenciyim. böyle giderse üniversitenin adı bir ailenin soyadı ile değiştirilip vakıf alanına geçecek. Her neyse olay şöyle başlıyor. okuduğum bölümde bir asistan hoca var (araştırma görevlisi). Bu hocanın babası da şans eseri yine bizim bölümde profesör ve bölüm başkanı. (ailecek ne kadar zekiler)
birkaç sene önce bir düğün fotoğrafı gördüm. Bizim profesör, asistan oğlu ve bizim o dönemki mezunlardan bir kız. Bu asistan hocamız mezun olan öğrencilerden birisiyle evlenmiş. Hiçte belli etmemişlerdi ilişkilerini. Mezun olan arkadaşımız da kaç zamandır akademisyenlik peşinde koşuyor ama bir türlü kazanamıyordu. Bizim profesör gelinine düğün hediyesi vermek istemiş olacak ki kız balayından dönmeden okula yeni araştırma görevlisi oldu. Tabi ailecek zeki oldukları için gelinlerini de zeki seçmişlerdir diye düşündük 🙂 . Ha bir de bu olaydan sonra uzun bir süre yeni bomba patlamaz izlerini unuttururlar diye düşünüyorduk ki yeni bomba patladı. okula yeni bir araştırma görevlisi atandı. Soyismi bi yerden tanıdık dur bakalım derken anladık ki o da gelinin kardeşi 🙂 şimdi sırada gelinin kardeşinin kimi alacağını beklemek var.
Rumuz: Adalet!
Bir devlet üniversite yüksek lisans yapmaktayım. Yüksek lisans yaptığım üniversite, aynı zamanda lisans eğitimini almış olduğum üniversite. Üniversiteyi bu okulda bitirdiğim için, hakkımın yenemeyeceğini düşünerek yüksek lisans eğitimine burada başladım (eğitim açısından çok daha iyi yerlere gitmek yerine!).
Üniversite’mde alanımda Ar. Gör. kadrosu ilanını görünce heyecanlandım! Fakat samimiyetinden ve iyi niyetlerinden şüphe etmediğim hocalarımdan bazıları, ilandan haberdar olmadıklarını ve bu kadronun kişiye özel açılmış olabileceğini söyleyerek, uzak durmamın daha iyi olacağını söyledi. Tabii ki atladım ortaya ve onların oyununu sınav kağıdımla bozacağımı öne sürerek ve daha da kötüsü buna inanarak başvurumu yaptım. Sonuçlar açıklandı, listenin başında adımı aradım (puanlarıma güvenerek). Fakat listenin sonunda olduğumu fark ettim! Evrak eksik 🙂 diyerek yazılı sınava alınmadım. Evraklar elden personele teslim edilmişti ve personel tarafından kontrol edilmişti. Daha da kötüsü hiç ilişkimin olmadığı bir üniversitenin ilanına yaptığım başvuruda, evrak eksik olduğunu 2 kez telefonla arayarak ve 2 kez mail atarak tarafıma ısrarla bildirmişlerdi. Benimsediğim ve hakkımı koruyacak üniversite’m, akademinin karanlık yüzünü yolun başında gösterdi. Bu yüzden onlara teşekkür ederim :))
Rumuz: 7 yıllık ücretmen
Askerliğimi yapmadan önce polis olmak için başvurdum. Vücudum normaldi. Yeterli görmediler. Sonra komisyonun *** olduğunu öğrendik. Askerlik görevi sonrası yeniden polis olmak istedim. Bu defa sınavdan aylar önce spor salonuna yazıldım. Kilo boy orantısı aynıydı. Kas yapmıştım. Mülakat odasına girer girmez moralimi bozmak için uğraşan asık suratlı bir komisyonla karşılaştım. Bunu neden yaptıklarını anlamıştım. Ortadaki şişko olan yeterli değilsin dedi. Ben askerliğimi aylarca nöbet tutarak yaptım ve öğretmenim. Polisliğe neden yetersizim dediğim için çık dışarı diye kovuldum. Dışarı çıktığımda ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bina dışında yürürken yanıma bir polis yaklaştı boş ver zaten alacakların isimleri çoktan verilmiştir dedi. Umutsuzca dışarda bekleyen aileme baktım. Nasıl geçti diye sordular. Olmadı dedim.
Rumuz: Devedikeni
Ben değil ama köyden bir tanıdık şu anki Balıkesir *** başkanının odasına gitti ve akraba olmanın verdiği güvenle kendi yemek işletmesi için iş istedi. Bütün Balıkesir’i torpillilerle donatan başkan seve seve ihale açtırdı. Sonra işler bitti adam adam geldi faturasını ***’ya verdi parasını aldı. Asıl olay şu ki bir daha başkan bu adamla bu olaydan sonra asla görüşmedi bizimki nedenini anlamadı tabi, sonradan duyduk ki başkan bunun hakkında çok ağır konuşmuş demiş ki: “Bu geri zekâlıya imkan verdik adam olur sandık getirmiş bize düz fatura vermiş bir daha bunu almayın binaya” . Anlamadıysanız anlamı şu, 15binlik satış bunlarda 15bin geçilmez en az 150 bin geçilir bizimki yolsuzluğu tam beceremediği için ne sattıysa onun parasını almış. Bir daha da iş yaptırmadılar zaten.
Rumuz: PAŞA KAPILI
Güzel bir bahar döneminde güzel yurdumun ovalarıyla ünlü kentinde yüksek lisans eğitim sürecine devam etmekteydim. Günün rutin işlerinden bir tanesi de net platformundan güncel akademik ilanları takip etmekti. Dönem sonuna doğru bu platform üzerinden yüksek lisans eğitimi yaptığım güzide üniversitemin bölümümle ilgili onlarca öğretim ve araştırma görevlisi ilanı yayınladığını öğrendim. İlanları okurken yaşadığım heyecan ve mutluluğun kaynağı ilan edilen kadro sayısıydı. Üstelik hiçbir yol ve posta masrafına katlanmamda gerekmiyordu. Daha önce yaşadığım tecrübelerden merkezdeki araştırma görevlisi kadrolarını bana yedirmeyecekleri dolayısı ile myo öğretim görevlisi kadrolarına başvurmanın çok daha realist bir seçim olduğunu düşünüyordum. Yüksekokul için tüm şartları fazlasıyla taşıyordum, birisi olmazsa diğeri kesin olurdu, ayrıca merkezden uzak ilçe yüksekokullarına benden daha yüksek puanlı kim talip olabilirdi ki? Heyecanla başvuru belgelerimi hazırladım, işsizliğe artık sondu, akademik bir alanda çalışma düşüncesi beni benden alıyordu. Konuştuğum arkadaşlarımda başvurmaya hazırlanıyordu ancak benim puan ve notlarım, derslerdeki cevval tavırlarım, hocalarımla iletişimim ideal adayı gösteriyordu. Dahası arkadaşlarla anlaşıp aynı kadrolara başvurmamaya ve birbirimizin rakibi olmamaya karar vermiştik…
Yazılı sınavın ve arkasından mülakat sınavının yapılacağı gün gelip çatmıştı. Onlarca aday aynı amfide toplanmış farklı kadro sınavlarına girecekti. Amfide en arkadaki sıraya oturmam söylenmişti, ilgili kadro yoklama listesi elime ulaştığında sevincim daha da artmıştı çünkü ilgili kadro için benimle birlikte tanıdığım bir adayın daha imzası vardı, yani sadece iki kişiydik, ya o; yada bendim. Yazılı sınavdan sonra mülakat sürecine geçildi, fakülteden tanıdığım hocalarım hiç renk vermeden sorularını sıraladı, cevaplarını aldılar, sorularının kalmadığını ilettiler, teşekkür edip dışarı çıktım. Bu iş bu kadardı ! Yazılı harikaydı, rakibimin ne yazılısı nede mülakatı istediği gibi geçmemişti ama liste son sözü söyleyecekti…
Heyecanla sonuçları bekledim. Haftanın son iş günü, son mesai saatinde sonuçların açıklandığı haberi geldi…
Üniversite internet sitesini açarken ellerim titriyordu, ana sayfada yayınlanmıştı. Heyecanla başvurduğum kadro satırına geldiğimde bir yanlışlığın olduğu hissine kapıldım, gözlerime inanamıyordum. Nasıl yani ? Sınavda görüştüğüm birlikte değerlendirme yaptığım rakibimde kazanamamıştı!
Evet iki kişi girdiğimiz sınav sürecinde hiç görmediğimiz, yoklama listesinde ismi bile bulunmayan üçüncü kişi asil olarak kazanmıştı. İdrak etmekte zorlansam da sınava giren başarılı rakibimiz sınava girmeye bile tenezzül etmemişti.
Pazartesi günü sınava giren diğer arkadaşla buluşarak doğruca rektörlüğün yolunu tuttuk, personel daire başkanlığı da dahil olmak üzere birkaç birimi dolaşıp durumu anlattık, rektör veya yardımcılarından randevu talep ettik, genel sekretere durumu anlattık, sınava girmeyen bir adayın başarılı bulunduğunu herkese anlatıp durduk, ancak bize böyle bir şeyin mümkün olamayacağı adayı tanımadığımız için fark etmemiş olabileceğimiz iletildi. Hak verenler olduğu gibi gülümseyerek nerede yaşadığımızı hatırlatanlarda oldu. Maalesef bir arpa yolu kat edemedik. Günün sonunda arkadaşımızın babası olayı basına taşıyacağını ileterek yöneticilerle görüşme talebinde bulundu.
İşin basına duyurulacağı konusu biraz daha ciddiye alınmamıza neden oldu, görevini bilmediğimiz bir şahıs bizlerin hala bu üniversitenin birer öğrencisi olduğunu dolayısı ile yüksek lisans sürecinin tehlikeye gireceği imasında bulundu. Tüm bu gelişmeler ortamı daha da gerdi ve bizim rektörlükten ayrılmamız istemdi. Kısaca kovulduk :-). İlan üniversitenin sitesinden o günün akşamı kaldırıldı. Biz elimizden geldiği kadar olayı basına ilettik. İlerleyen günlerde bizim başvurduğumuz kadro sınavı iptal oldu. Buraya kadar yaşananlar ve sonuç bizi azda olsa tatmin etti ama çok sürmedi.
Bir ay sonra tekrar ilana çıkıldı, daha önce sınavı kazanan adayın saçma sapan özellikleri belirtildi ve o kadroya o kişi göster göstere tekrar atandı…
Atanan kişinin bir hocamızın oğlu ve aynı zamanda başka bir yönetici hocamızın yeğeni olduğunu ve bu güzide üniversitemizin aile çiftlikleri gibi yönetildiğini sonradan öğrendik…Tez savunmam ve mezuniyetim sonrası bu güzide kuruma adımımı atmamaya dikkat ettim. Yıllar sonra akademisyen olarak görevlendirme nedeniyle gittiğim bu üniversitenin ilgili fakültesinde tüm bu şahısların bir odada çay eşliğindeki şen şakrak kahkalarına ve beni tanımadan selamlamalarına şahitlik ettim. O gün hissettiğim tiksinti ve mide bulantısını hayatımda hiç yaşamamıştım, bundan sonrada yaşayacağımı zannetmiyorum.
Rumuz: riverblack40
Öncelikle maalesef merhaba. Maalesef diyorum çünkü keşke böyle bir hikayem olmasaydı da ‘ne şerefzler var ya’ diyip diğer hikayeleri okusaydım. Şuan bir vakıf üniversitesinde 7 aylık bir akademisyenim. 4 yıldır akademinin tüm tozlu yollarının tozlarını yuttuğum için artık bir KOAH hastası olma yolundayım. Benim Torpil Hikayem çok maddi. X Üniversitesinde yıllarca kadro kovaladım. Hep aynı üniversiteye girmek için zorladım çoğu zaman. Daha sonra artık ısrarcı bir şekilde talebimi gören sayın yetkili, idareci, akademisyen ve yandaş bir hoca bana ulaştı ve 25bin Dolar karşılığında 2 ay sonra bana özel kadro açabileceklerini söyledi. Önce kendime gelemedim. Daha sonra bu para çok fazla ben bunu karışılayamam diyince 10bin Dolar fiyatında doğuda bir üniversiteye 3 ay sonra kadro açabileceğini söyledi. Daha da şok oldum. Bana X üniversitesindeki bazı hocaları gizli şekilde* örnek verdi; bunları da böyle aldık bak hepsi işinde gücünde diye. Velhasıl tabi kabul etmedim, etseydim devlet kadrosundaydım 🙂 Ama yıllardır torpilden çok çeken biri olarak asla torpille bir yerlere gelmek istemem. Bu adamlar hala bir ya da birden fazla devlet üniversitesinde Prof, Doç, Öğr. Üyesi, Sekreter, Özel Kalem olarak görev başındalar ve gerek çok tanıdıklarının yakışıklı hatırlarına gerekse paranın gücüne göre akademisyen kadrosu oluşturuyorlar. Paran varsa dünya sana aşık züğürte yakışır tahta kaşık mantığı hala devam ediyor özellikle de eğitim ve bilim üretmenin ortak çatısı Akademi’de. Amca, dayı, hala, milletvekili tanıdık, bakan tanıdık bir şekilde gireni gördüm de parasını ver kadron hazır diyeni görmemiştim sağ olsunlar bizzat yaşattılar. Ha şunu da söyleyeyim doğuya gidersen doktora yaptığın yere görevlendirme yazıp sonra da orda da kaldırırız seni diyerek canım doğunun dezavantajlarını da ortadan kaldırma gibi bir babacanlık tekliflerini de asla unutamam. Çohh iyi insanlar ÇOOHHHHH 🙂
Rumuz: Seyyah123
Bir sempozyumda bir fakültenin dekanı ile tanışmıştım. Bana “bizim fakülte yeni kuruldu. İhtiyaç var. İlan açılırsa başvurur musun?” dedi. Aradan az bir zaman geçti. Bana “mutabık mıyız?” diye telefonla sordu. Sonra X Üniversitesinin öğretim üyesi ilanı açtığını gördüm. Tezler, makaleler, bildiriler vb. kocaman bir başvuru dosyası oldu. Bu dosyayı hazırlamak da bayağı masraf tutuyor. Neyse fakülte web sitesinde öğretim üyesi alımı yabancı dil sınavının Cuma günkü sınava girmek için Perşembe gecesi X şehrine yola çıkacağım. Saat 17 den fakültenin sayfasına girdim. İki aday başvurmuş. Benim başvurum reddedilmiş. Dilekçe yazdım. “Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’ne başvurunuz Felsefe ve Din Bilimleri mezunu olduğunuz için reddedilmiştir. ” diye cevap geldi. Sonra aynı bölüme gene ilan açıldı. Bölüme birkaç öğretim üyesi daha alındı. Yök’ün tez sisteminden bu kişileri araştırdım. Hatta biri adının yazılışını değiştirmiş. Makalesinden eski adını bulup yüksek lisans ve doktora tezleri üzerinden mezuniyetlerini araştırdım. Mezun oldukları enstitülere telefon ettim. Hepsinin mezuniyeti Felsefe ve Din Bilimleri. Bir daha dilekçe yazdım. “Şu tarihli başvuruda kabul edilen bütün öğretim üyeleriniz Felsefe ve Din Bilimleri mezunu, benim başvuruma gösterdiğiniz sebep ile çelişiyor” dedim. Bana gelen resmi yazıdaki cevap ” Belirttiğiniz ilana başvurmadığınız için sizi bağlamamaktadır.” Bu arada ben iş hayatındayım, farklı sektörlerde çalıştım, toplumun içindeyim. Gerçekten bilime ve topluma katkı sağlayacak daha doktora öğrencisi iken 50 den fazla bilimsel çalışmam vardı. Perşembe saat 16. da fakülte sekreteri ile yabancı dil çeviri sınavı hakkında telefonla görüştüm. Herşey normaldi. Saat 18 de başvurumun kabul edilmediğini web sayfasında gördüm. Diğer aday daha donanımlı ise gene jüri onu seçseydi. Kabul edilmeme geçerli bir sebep de söylemediler. Bir iyi yanı çeviri sınavı için 7-8 saatlik gidiş dönüş yolculuğu ve yol parasından beni kurtardılar.
Rumuz: Yorgunsavasci
Ben henüz çiçeği burnunda bir araştırma görevlisiyim. Benim hikayem torpillilerin arasında Survivor tadında 🙂 Ben 2020’da mezun olduğum yer de dahil olmak üzere bölümümüm olduğu bir elin parmağı kadar devlet üniversitesinin hepsine yüksek lisans için başvurdum (şehir dışı dahil). Biri hariç hepsinden red aldım tabi ki, çünkü önceden kimseye yazmıyor, birilerine aratmıyor, dan diye başvuruyordum. Bilim sınavlarında en az ilk üçte oluyor ama kadro sayısı 10 olan yerden bile kabul almıyordum. En son başvurduğum 5. üni 40 kişi içinden kabul etti. Ben tabi ki tüm şaşkınlığım ile kayıt yaptım ve eğitime başladım. İlerleyen günlerde bölümdekiler ile muhabbetim artınca gerçekleri anlattılar. Bölüm başkanı alınacak iki kişiyi tanıdıklarından belirlemiş. Ancak, mülakatımda yer alan ABD başkanı ile araları bozuk olduğu için adam hakkaniyetli davranıp tüm sorulara doğru cevap verdiğimden dolayı beni almak istemiş. İleride dava vs açarsam problem olmasın diye 🙂 Ben bu şekilde yükseğe başlayıp bitirdim. Mezun olunca doktora için yine aynı üniversitelere başvurdum, yine kimseyi aramadan. Bu sefer strateji değiştirip başvuru yaptığım bir okulun bölüm başkanına mail attım, sınavdan önce kendimi tanıtmak istedim.
Tabi asıl amacım kadro birilerine mi açılmış diye emin olmaktı. Nitekim görüşmeye gittiğimde projelerimden, istediklerimden bahsettim ve beni beğendiğine eminim. Çıktığımda hiç renk vermeyen hoca için beğendi, alır beni kesin dedim. Sonra sınav yaptılar ve kadro sayısının iki katı kadar kişiyi mülakata çağırdılar. Ne hikmetse sadece dışarıdan başvuru yapan kişiler olarak mülakata girdik. Meğer diğerleri zaten belli olduğu için onlar mülakata bile gelmemiş :). Sonuçlar açıklandı, ilk yedekte kalmıştım. Ben umutsuzca başka okullar ararken yedekten o okulu kazandım. Yine günler geçti ve gerçekler anlatılmaya başlandı. Doktora kadro sayısını hoca, yüksekten tanıdığı öğrencilerinden biri için yanlışlıkla açmış . Çünkü o bir kişi YÖKten doktoraya zaten otomatik olarak atanacakmış, ona ekstra kadro açmaya gerek yokmuş. Tabi hoca bunu hesaba katmayınca ben çok iyi bir üniversitede yedekten doktoraya başladım. Özel bir üniversitede kimseyi aramadan sormadan ar. gör. oldum.
Hoş, maaşı hala çok düşük ama olsun bilim için akademisyenlik yolunda bir umudum oluştu. Diyeceğim şu ki herkes plan yapar ama asıl plan her zaman tahminden fazlasıdır. Çalışın, emek verin, dua edin ve bekleyin. Canımızı yakan binlerce Asuman’a selam olsun, dik durmaya, direnmeye devam 🙂
Rumuz: Kral Nikah
Nikah yapacağız ve nikah işlemlerini yapıp memuru nikah alanına (Güzel bir Göl kenarı) getirmek istiyoruz. Belediyenin sitesine bakıyoruz başvuru için 3 ay önceden işlem yapmalısınız yazmışlar. Neyse alarmlar kuruldu evraklar hazırlandı tarih geldi çattı, belediyeye gittik. ”Çok geç kalmışsınız o tarihte nikah kıyamayız memurlar dolu” dendi. ”Yav yapmayın etmeyin Göl-Organize-Nikah kem-küm” dedik. Neyse bir çöküş yaşadık. Meğer başvurular 6 ay önceden yapılabilir diye bir değişiklik olmuş ama sitede ve telesekreterde bu değişiklik henüz yansımış değil. Dışarı çıktık ve eşime dedim ki “Niye böyle ya her şey yani illa dişimizi mi göstermeliyiz, normal vatandaş olmak ve KURALA KANUNA UYGUN yaşamak niye bizi üzüyor ?” sonra eniştemi aradım. Nikâhımızı istediğimiz gün ve saatte Belediye Başkanı kıydı. Üzgünüm ama yaptık. 🙁
Rumuz: Dr.NauNau
Mühendislik fakültesi mezunu, işletme yüksek lisansı olan ve teknoloji iş alanında bir kamu kurumunda çalışmaktayım. Hem işletme hem de mühendisliği harmanlayabileceğim bir bölümü özel bir üniversitede keşfetmem üzerine durduk yere doktora yapmaya karar verdim. Amacım akademiden ziyade kendimi geliştirmek ve çalıştığım kurum ve sektörde daha iyi işler çıkarabilmekti. Bölümü araştırdım ve gerçekten ilgimi artırması dolayısı ile ara öğrenci alımı döneminde hemen başvurumu yaptım.
Tüm başvuru sahiplerinin bir cuma günü 10:00 – 15:00 saatleri arasında mülakatta olması gerektiğine dair mesaj aldım ve mülakata gittim. İlgili bölümün olduğu okul katında benden başka kimse yoktu. Bölüm başkanı hocamız saat 11:00’de beni mülakata aldı. 72/80 ALES notum, 3,55/4 yüksek lisans notum, 2 ayrı lisans üni mezuniyetim ki birisi İTÜ Elektrik Mühendisliği, 15 yıla yakın teknoloji alanında tecrübem ve bölüme olan isteğim bölüm başkanı hocamızı mest etti. İlgili bölümü kendisinin özenle açtığını ve teknoloji firmalarından bir çok yönetici, mühendis, ceo takımının bu bölümde Dr’a yaptığını ve beni de bu öğrenciler arasında görmek istediğini belirtti. Mülakatta 2 veya 3 akademisyen olması gerekiyordu ancak tek başına benim mülakatımı yapmıştı ve bana da oluru hemen vermişti. Ancak diğer hocalarında olur vermesi için beni hocalarla tanıştırıp durumumu ve kendi olumlu görüşlerini de belirterek onlardan da olur ve imza aldı. Akabinde bana tüm evraklarımı hazırlamamı ve kayıt günü okulda olmamı söyledi.
Saat 13:00 olmadan mülakatım bitmişti. Cuma vakti ve öğlen ara olması nedeni ile muhtemelen 14:30’a kadar kimse mülakata girememiştir ki benim okulda olduğum süre boyunca bölümde mülakat bekleyen kimsede yoktu. Belli ki mülakata benden başkada gelen yoktu.
Kayıt günü evraklarımla okula gittim ve kayıt bürosuna uğradığımda 2 asıl kayıt 6 yedek kayıt olduğu ve benim asıl değil 5. yedek sırada olduğum söylendi. Hiç kimsenin gelmediği bir mülakatı benden önce başarmış tam 6 kişi var ve 2’si direk asıl kayıttan hak kazanmış inanılır gibi değildi. Bölüm başkanına gittim ve durumu ifade ettiğimde kızgınlığını ifade eder bir şekilde olamaz nasıl olur gibi söylenmelere başladı. Başka bir öğretim görevlisi notlarımı sorduğunda o da ayrı bir hayret çekti ve inanamadı. Bölüm başkanı hocamız bana gelen başvuruları liyakate göre ayırdığını, tüm not ortalamaları toplamında benim ilk sırada olduğumu ama rektörün liyakat sırasına göre değil de istediği isimleri zorladığını ağzından kaçırdı. Sanırım benim listemle oynamışlar ve seni elemişler dedi. Bana istersem bir dönem sonra gelebileceğimi orada daha fazla öğrenci alımı olduğu için direk kabul edileceğimi söyledi ama benim için iş işten geçmişti.
Özel bir üniversitede bile parasını vererek eğitim almanız yine torpile bağlı. Torpili yapan bölüm başkanının tüm çabalarına rağmen rektör efendiydi. Torpil yaptıranların isimleri ise belli. Kayıt günü aldım isimlerini. Biri malum lider partinin İstanbul’da a ilçesi meclis üyesiymiş, diğeri ise esamesi olmayan bir partiden milletvekili aday adaylığı yapmış bir isim. Her 2 isimde siyasi irtibatları olan isimlerdi. Ve özel bir Üniversitede parasını vererek okuma talebinizi baltalayacak irtibatlara sahiplerdi. Benim eğitim niyetim orada sona erdi. O 2 isim ise hafızamda saklı. Ola ki bir gün bir yerlerde mevki edinir popülariteleri olursa yüzlerine vurmak için bekliyorum.
Rumuz: İbn-i Torpil (Torpil Çocuğu) Vakası
Güneydoğu’da bir üniversite 22.10.2021 tarihinde, İslam Tarihi ve Sanatları alanında istihdam edilmek üzere bir adet araştırma görevlisi alım ilanı yayımladı. [Bu alanda yılda ortalama 7-8 ilan (7-8 kişi) çıktığı için ve yaklaşık 100 bin ilahiyat mezunu olduğunu da varsayarsak her bir kadro oldukça kıymetlidir.]
Bu ilandan 1 ay önce *** Üniversitesi de ilana çıkmıştı, başvurdum, ancak ilk 10 kişi (ilk 10 kişi bilim sınavına girebilir) arasına girmeye puanlarım yetmemişti. Sağlık olsun diyerek heyecanla bu Güneydoğu’daki üniversiteye de başvurumuzu yaptık ve 17.11.2021 tarihinde ön değerlendirme sonuçları açıklandı. Sonuçlara bakınca kadroya 28 (***’a başvuranların tamamına yakını buraya da başvurdu) kişinin başvurduğunu ve 21 kişiyle birlikte bu alanda yüksek lisans yapmadığımızı öğrendik. 7 kişi bilim sınavına girmeye hak kazandı. 21 kişinin anabilim dalı uygun değilmiş. Bu 21 kişi arasında ALES ve dil puanları 80-90’lar oldukça fazla ama istisnasız, tamamımızın ortalamaları İbn-i Torpil’den yüksek idi.
Derhal üniversiteyi, fakülte sekreterini, dekan yardımcısını aradım, itiraz ettim ancak nafile. e-Devlet’ten aldığımız öğrenci ve transkript belgelerinde İslam Tarihi değil de İslam Tarihi ve Sanatları yazıyormuş. Velhasıl ön değerlendirme sonuçlarını incelediğimde 7. sıradaki İbn-i Torpil’in puanları dikkatimi çekti. Evet, bırakın araştırma görevliliğini kazanmayı, birçok hatırı sayılır üniversitelerin yüksek lisansına dahi kabul alamayacağı, sıralamalarına giremeyeceği puanlara sahipti. ALES 70, YÖKDİL 51,25. Zaten arş. gör. ilanına başvurabilmek için ALES puan barajı 70 ve doktoraya başvurabilmek için ise gerekli dil puanı 55 idi.
Bilim sınav sonuçlarının açıklanacağı günü iple çektim ve o gün geldi, çattı. 7. Sıradaki İbn-i Torpil tam da beklediğim gibi mülakattan 90 puan alarak akademisyen yapıldı. Yedeğe 60, diğer adaylara da 20-30’larda puanlar verilmişti.
İbn-i torpil 1 ay önce bizimle birlikte Afyon’a da başvurmuş ve 27 kişiden 27. olmuştu. Hatta mevcut puanlarıyla 31 Aralık 2021 tarihine kadar bu alandan ilana çıkmış. 7-8 üniversitenin ilanına da başvurmuş olsaydı tamamının ön değerlendirme sıralamalarının sonunda yer alacaktı. Çünkü tüm ön değerlendirme listelerini inceledim ve elimde mevcut.
Torpili, bilim sınavından (mülakattan) önce halletmek gerekiyordu. Çünkü benimle birlikte 21 kişiyi henüz başvuru aşamasında elememiş olsalardı, İbn-i Torpil yine listenin sonunda yer alacak ve mülakata girecek ilk 10 kişi arasına da giremeyeceği için kadroya alınması imkansızdı. Eline bir tane kağıt tutuşturmuşlar, üzerine de İslam Tarihi ve Sanatları değil de İslam Tarihi yazmışlar “Al bununla başvur. Gerisini biz hallederiz” demişler. Belgeye imza atan ilahiyat hocasının isminin altında şu yazıyor: “İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Başkanı” Yani benimle birlikte 21 kişinin e-Devlet’ten temin ettiği belgelerdeki anabilim dalının aynısı. Yani İbn-i Torpil’i kendi üniversitelerine yüksek lisansa aldıkları zaman yayınladıkları yüksek lisans başvuru kılavuzundaki anabilim dalı ile aynı.. İbn-i Torpil’in e-Devlet’ten aldığı belgede yazan anabilim dalı da İslam Tarihi ve Sanatları. Yani dostlar, resmi gazete ilanında başvurularda istenilen belgeler başlığı altında talep edilmeyen, makat-ı kübra’dan uydurdukları belge ile bizi saf dışı bıraktılar.
İbni Torpil, aynı üniversitede ilahiyatı bitirmiş, aynı üniversitede de yüksek lisans yapıyor. Bölüm hocalarının tamamına yakını ve İbn-i Torpil üniversitenin bulunduğu şehirli, hemşehriler anlayacağınız.
Bu İbn-i torpilin Twitter hesabına baktım ki, adam tam bir Allah dostu, Peygamber aşığı. Din diyor, iman diyor, free Palestine diyor, Şeyh Ahmed Yasin diyor. Ama gel gör ki ömrünün sonuna kadar haram parayla hayatını idame ettirecek, çoluk-çocuk yetiştirecek. Geliştirme ödeneği ile birlikte temmuz ayında yaklaşık 16 bin lira daha haram lokma olarak hesabına yattı. Ahirette isimlerini istismar ettiğin Peygamber, Halife Ömer, Şeyh Ahmet Yasin suratına silleyi çakmaz mı ey İbn-i Torpil!
Zaten 85 civarı olan ALES puanıma ek olarak “am, is, are”ın dahi ne olduğunu bilmeyerek çalışmaya başladığım dildeki puanımı 70’lerden 90 üzerine çıkardım. Bu İbn-i Torpiller ve onların üniversitelerdeki ağababaları her ne kadar şevk kırsa da yola devam… Biri olmazsa öteki olur. Halen dinini adalet addeden akademisyenler az da olsa varlar, var olsunlar…
Benimle birlikte anabilim dalı uygun görülmeyerek başvurusu reddedilenlerin tamamına yakını aynı alandaki 7-8 ilana daha başvurdu. Hepimizin başvuruları kabul edildi, ancak kazanmak bana nasip olmadı. Hiçbirine de itiraz etmedim. Asil adayları özelden tebrik ettim, bazı bölüm hocalarına şeffaflıklarından ötürü teşekkür mesajı yolladım, “Keşke hepinizi alabilsek” cümlesi içeren dönütler aldım. En azından puanları yüksek olan arkadaşlar yerleşti, helal olsun, dedim.
Yâ İbn-i Torpil! Ey Torpilin Çocuğu! Bu yol, yol değil! Yaklaşık 4-5 ayın var. İdare Mahkemesi kararını açıklayacak. Avukat olmadığım ve tutamadığım halde yaklaşık 130 sayfalık Ergenekon davalarındaki gibi dosya hazırladım. Delillerim çok sağlam. Bir 10 sayfa da senin kurumunun savunmasına cevap yazacağım. 4-5 ay sonra namuslu hakimler kadroyu iptal edeceklerdir. Sana bir haberim daha var. Rektörünün görev süresi de o tarihlerde doluyor ve yaş haddinden de bir daha aday olamıyor. Yeni gelecek rektör de bir asistan için “Görevi ihmalden” suç duyuruma maruz kalmak istemeyecek ve idare mahkemesinin kararını uygulayacaktır.
Ya dostlar, torpilzedeler, asumanzedeler. Hâl-i pürmelalimiz bundan ibarettir. Kadro iptal edildiğinde ve tekrar ilana çıkıldığında, evet, beni kesinlikle kadroya alamayacaklardır ama en azından yüksek puanlı aday yerleşecek ve İbn-i torpil listenin sonunda debelenecek. Ben bu haksızlığa karşı boyun eğmediğim için ömür boyu vicdanî huzuru iliklerime kadar hissedecekken, o her gün kadronun iptal olacağı endişesiyle kafasını yastığa koyacak ve titreyecek. Kadrodan atılınca da o utanç ile yaşayacak. Selâm ve duâ ile sana Babişko..
Siz dostlar ve kıymetli Behçet Hocam da kalın sağlıcakla..
Rumuz: 21de1
ZART üniversitesi tarafından 7 kez reddedilme deneyimimi paylaşmak istedim sizlerle. 4 kez yüksek lisans alımlarında, 3 kez de okutmanlık kadrosuna alınmadım 2008 ile 2011 yılları arasında. Önce bilmeyenler için açıklayayım, öğretim görevlisi kadrosu altında birleştirilmeden önce, yabancı dil okutmanlığı kadrosu vardı ve diğer okutmanlık kadrolarından farklı olarak, yüksek lisans yapmış olma koşulu aranmıyordu.
O dönemki, ön eleme listesi ve mülakat sonrası için puan oranlarına bakabilirsiniz. En önemli nokta ise mezuniyet ortalaması idi oranla. Ankara’da mezun olduğum üniversitede çan eğrisi olmadığı için, örneğin, 80 ile biz B1/BA alırken, çan eğrisi olan üniversitelerden mezunsanız, aynı puanla A1/AA alıyorsunuz. Bu nedenle zaten bir adım geriden başlıyoruz.
Konuya girelim, ZART üniversitesine ilk başvurum İngiliz Dili & Edebiyatı yüksek lisans programı içindi 2008’de. Ön eleme listesine birinci ya da ikinci sıradan girdim. Kahkahalarla geçen mülakat sonrası, 0,01 puanla asil listeye giremedim. Beklediğim bir sonuçtu. Sonuçta, sıfır tanıdık, katkısız ve katıksız başvuruyorum. Zaten asıl hedefim olan okutmanlık için yüksek lisans zorunlu değildi.
Hemen ardından okutmanlık kadrosu açıldı. İşin ciddiyeti, mülakata girdiğimde yüzüme tokat gibi çakıldı. Yabancı diller yüksek okulu idari kadrosuna ek olarak, beni almayan batı dilleri kadrosu da jürideydi. Mülakat yine çok iyi geçti, yine kahkahalar. Sonuçlar: yedeklerde bile değilim. Sanırım, 0,2 puanla. Okutman olarak işe alınanlardan biri, yüksek lisansta benim yerime alınanlardan biri idi.
İkinci yüksek lisans başvurumda, yazılı sınavdan erken çıkmak zorunda kaldım, midemden dolayı. Orada zaten 5-6 puanla sonlardaydım. Üçüncüsü, birincisi ile aynı.
İkinci okutman alımlarında, yine benim alınmadığım ilk yüksek lisans başvurumda alınan bir diğer kişi alındı.
Dördüncü yüksek lisans başvurumda, yazılı aşamadan sonra en son sıraya attılar beni. Bu sefer dedim durun. Hemen yazılı işlem başlattım. Sınav evrakımın puanlama ile ile birlikte bir kopyasının tarafıma teslimi için. Yasal süre geçti, gittim bizzat anımsattım. Apar topar bir evrak geldi, notlandırılmış sınav evrakımın fotokopisi. Yazdıklarımın bir kısmı okunmuyor fotokopide. Yazım kötü olduğu için değil, ki sınavlar çok dikkatli yazarım. Paragraf içlerinde silinmiş cümleler var, kurşun kalemle yazılıyor sınavlarda çünkü. Şikayetimi yaptım.
ZART üniversitesindeki bu kadro, beni 4 kez yüksek lisansa 2 kez de okutmanlık kadrosuna almayan bu kadro, ZURT üniversitesine geçmiş hemen başka kentteki. Sınavımı notlandıran akademisyenler (!) ile benim yerime alınan 2 kişi, ZART üniversitesinden ZURT üniversitesine geçmişler apar topar. Bilen bilir, öyle kolay değil başka üniversitede kadro açtırmak. Hele ki 6-7 kişi için bir anda kadro açtırmak.
Bunlar kaçtıktan sonra, alınmadığım üçüncü okutmanlık sınavına girdim. Bu kaçanlar kaçtı, kaçamayan bir kişi kalmış o da vardı jüride. Bu arada, ben de puanlarımı yükseltmiştim. Birinci sıradan girdiğim listeden sonuncu sıradan çıktım. Sonuçların açıklandığı hafta, jüride de olan yeni müdür telefonla aradı, sözleşmeli olarak çalışmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Durumu anlattım, olanları anlattım, “Ben sizinle sözleşmeli olarak çalışmak istemiyorum” dedim. Ayrıca “Sonuncu sıraya layık bulduğunuz kişi ile neden çalışmak istiyorsunuz?” Yanıt yok.
Rumuz: Elif KARAKAŞ
Merhaba benim başımdan geçen şahit olduğum torpil olayı şöyle ki aynı seneler hafızlık yapıp aynı köylü ve aynı diplomalarımız olduğu halde (
bu arada benim hafızlık diplomam iyi derecede onunki orta) aynı semtte oturuyoruz ben kaç yıldır diyanetin sınavlarına girdim ama torpillik olmadığı için almadılar işsizim ama sözde köylü arkadaş diyanette hoca olarak kaç yıldır görev alıyor maalesef ki bu durumu ilçe müftüsüne sorduğumda bana bizzat şunu dedi ‘Allah şahidimdir’ bir hocayla geldiklerini ve o yıl kadroya aldıklarını ayrıca o yıl kuran bilmeyenlerin bile kadroya alındığını o yıl bende başvursaymışım beni de kadroya direk senide alırdık deyip gözümün içine baka baka itiraf etti çok üzüldüm o an ve bende hakkımı helal etmediğimi söyledim torpil ülkemizdeki gençlerin üzerine inmiş bir lanet bence maalesef ki gerçekleri yazdım umarım gelecek nesiller bu haksızlıklara maruz kalmazlar teşekkür ederim saygılar sevgiler🙋♀️♥
Rumuz: Jung’dan junga
Benim torpil hikayem ne kadar çabalarsan çabala bazılarının iki adımda gelebildiği yere senin Usain Bolt olup ulaşamamanla ilgili. İlkokuldan üniversite sona kadar derslerimi önemseyip normalin üstünde puanlar almayı hedefleyen biri oldum ve bunu başardığıma inanıyorum. Gelgelelim işsizlik çemberindeyken (ki hala öyleyim) ulan dersleri çok mu kastım ne işime yaradı mantalitesine sahip olmamı bir telefon görüşmesi sağladı. Mezun olduktan sonra As Asumanlardan bir arkadaşım vardı ve hal hatır sormak için (veya ne yaptığımı merak ettiği için) arıyordu. Üniversitede topluluklarda aktif olmamla bu tiki ve yokluk görmemiş zengin tiplerle arkadaş olmuştum, yine de onları olduğu gibi kabul etmiştim ve kendimi lafın gelişi aynı kast sisteminde görüyordum (kendimi ezdirmeyerek rol yapıyordum). Fakat bu as Asuman önce ünideyken torpille bir bankada stajını yapmıştı, sonra bir giyim şirketinde yönetimde çalışmak için iş teklifi almıştı. Ve son aradığında ise mecliste memur olduğunu çok mutlu olduğunu vs vs söyledi.”3 büyük sektör 3 büyük macerada Asuman.” KPSS problemini geçtim temel kavramları bile çözemeyecek birinin başarıları, gözümü yaşartmıştı. Ve başarılarını anlatışı o kadar güzeldi ki. KPSS derslerimde, mecliste memur olmak için KPSS şartı aranmadığını tanıdık vasıtasıyla (hayır torpil değil ne münasebet canım hayır kesinlikle olamaz) öğrendiğimde o an Dr. Strange gibi üçüncü gözüm açıldı. Kastın, hayatıma kastı varmış gibi hissettim. Dediğim gibi galiba dersleri çok kastım.
Rumuz: GSF Mağduru
2015 senesinde Ankara’da bir devlet üniversitesinde yaklaşık 2bin 3bin kişinin katıldığı, iki aşamadan oluşan güzel sanatlar fakültesi yetenek sınavına girdik. (yetenek sınavlarında tercih olmuyor tek tek tüm okulların bölüm seçip sınavına giriyorsunuz) Sınavımız (tüm arkadaşlarımla) iyi geçti. Kursumuzda bir kız vardı. Biz 2 senedir çizim kursuna giderken o sadece 1 ay gelmişti ve çizimi iyi değildi. “Denemek için girdim ben seneye hazırlanacağım” diyordu. Sonuçlar açıklandı. İkinci aşamaya girmeye hak kazanıp kazanmadığınız yazıyordu. Kız bir anda hüngür hüngür ağlamaya başladı kazanamadım diye, kurs hocamız dahil hiç birimiz anlam veremedik, zaten ne bekliyordun ki diye düşünüyorduk. Sonra ilginç bir şekilde web sitesi kitlendi. Herkes sonuçlarına bakamamıştı bile. aradan 10 dakika geçti ve sistem açıldı. T kazanmışım diye bağırmaya başladı ve biz çok şaşırdık. Kazanması mümkün değildi. Hem sınavı kötü geçmişti hemde YKS puanı 160’dı. Evet evet bildiğiniz 160. Baraj puanı bile 180 di zaten iyice şaşırdık. İşin içinde bir gariplik olduğunu anladık ama ses edemedik, zaten ikinci aşamayı geçmesi mümkün değil gözü ile baktık. 30 kişi asil 30 kişi yedek belirleyerek toplamda 60 kişi girebiliyor ikinci aşamaya. İkinci aşamaya girdiğinde de yine çok kötü bir iş çıkardığını gördüler. Herhalde bir hata oldu zaten kazanamaz diye düşünürken, Ankara’nın en ünlü okuluna bu arkadaşımız 2. olarak girdi… Ben hemen gidip itiraz dilekçesi yazdım. Öğrenci işlerine verdim. Öğrenci işleri beni azarladı, öyle şey olmaz falan dedi. Ben kızı tanıyorum gözümün önünde oldu dediğim zaman adam kız kim dedi. Adını soyadını söylediğim zaman adam resmen bembeyaz oldu. O sırada torpilin hocadan değil, puanları sisteme giren öğrenci işleri tarafından yapıldığını fark ettim. Dilekçemi bırakıp, babamla birlikte adamla tartışıp çıktık. 10 gün geçti ve dilekçeniz işleme alınmamıştır yazısı ile dilekçem bana PTT’den geri geldi. 🙂
Kız bölüme girdikten sonra kapandı, meğer isem sevgilisi malum partiden bir milletvekilinin tanıdığıymış. İşin kötüsü kızın okula girmesi değil, çok emek ve para dökerek, zaten çoğu ailenin desteklemediği, işsiz kalırsın diye baskı yaptığı bir fakülte için sınava hazırlanan insanların birinin bu kız yüzünden o okulu kazanamamış olması oldu. Ben o okula gitmekten ilk sonuçlar açıklandığı anda vazgeçmiştim. İkinci aşamada bulunmadım ve başka bir okula gittim. Okuldaki akademisyenlerde o kızın torpilli olduğunun farkındaymış. Hocalardan biri bir gün “sizin yüzünüzden yetenekli çocuklar harcanıyor” diye isyan etmiş. O dönemden çok yetenekli biri ile tanıştığımda yedekten son anda girdiğini söylemişti. Şuan mezun. Akademik ve sanatçı olarak çok başarılı biri. Kızın suratını ise şu saatten sonra şeytan görsün diyorum. Kendi inandığı dinde kul hakkı nedir bir araştırsın diyorum.
Rumuz: Desperate Software Engineer
X Üniversitesi , son 5 yıldır sözleşmeli 2 kat ,3 kat ve 4 kat dolgun maaşlı kadrolara torpil ve hile ile istihdam sağlıyor. Size anlatacağım hikayeyi lütfen dikkatle dinleyin ilgili belgeler de elimde mevcut. Ben engelli bir Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği lisans ve Bilgisayar Mühendisliği yüksek lisans mezunuyum. 2015 yılında mezuniyet törenime 1 hafta kala tezimi yazarken öncesinde de geçirdiğim sayız operasyondan sonra maalesef mavi kod vermiş ve kalp pili ile yaşamak durumunda kalan henüz 24 yaşında bir genç mühendistim. Özel sektörde engelimden dolayı iş bulamadım ve E-KPSS’ye girmek durumunda kaldım kendi alanımda sadece Hakkari ve Şırnak taşra da kadro açıldığından ve engellimden ötürü tam teşekküllü ICD alanında uzmanlaşmış hekimlerin olduğu yerde yaşamam gerektiğinden düz memur olarak X Üniversitesine atandım. Amacım akademik kariyerime devam etmek ve sonradan başıma gelen bu engel durumuna alışmaktı. Fakat X’deki işle alakalı olmayan saçma uygulamalar ve mesleğimi yapmak istediğim için istifa dilekçemi yazdım. Dönemin Fen Bilimleri Enstitüsü Diploma biriminde çalışan *** efendi rektör yardımcısı **’ın sekreterine beni anlatmış haberim dahi olmadan rektör danışmanına bilgi verilmiş. Bir telefon ile rektör yardımcının yanına çağırlıdım. Kendisi ile olan sohbet ve lisansta yaptığım projelerden konusunca dönemin Rektör Danışmanı ve kağıt üstünde olmasa da realitede Z ile tanıştırıldım. Marmara Mobil projesi patlamış ve onunla ilgilenecek birini aradıklarını istersem orada halen memur unvanı ile görevlendirmek istediklerini belirtti. Yeni mezun ve kendi alanında çalışmak isteyen bir genç olduğumdan kabul ettim. Henüz rektörlük binasından çıktıktan 2 saat sonra EBYS’ye resmi yazım düşmüş ve görev yerim Bilgi İşlem olarak değiştirilmişti. Olmayan projenin servisleri dahil UI tasarımı andorid ve Ios versiyonları tarafımdan yapılmış , not notification sistemide benim tarafımdan yazılmıştır. Hatta kesinleşme not bilgisi dolayısı ile bir azizliğe uğrayıp bildiriyi birden fazla yolladığımdan TT olmuştuk :). Gelelim torpil hikayesine sözde takım lideri , kıdemli yazılım uzmanı diye hikaye sınavlarla işe alınan insanlardan biri işten atıldı. Diğeri yönetim değişince yazılım yapmadığı ve X’de bulunduğu 2 küsur yıl boyunca Trendyol’dan alışveriş yapmak dışında bir şey yapmadı ki bunların hiç bir önemi yok yeni yönetim istemedi ve istifaya zorlandı. mimarı yıpratılıp istifa etmek durumunda bırakıldı. ***, X’in Sekreteri isteği ile Bilgi İşlem Müdürü olarak atandı. Geldiğinden beri beyaz yakayı yönetmeyi bilmeyen hastalıklı bir ruha sahip şahıs herkesle sorun yasadı. Yeni gelen rektör ki çok komik olarak teknolojik olarak araştırmadan ve eksikleri olduğunu tespit etmeden *** yenileyelim kararını verdi. Ve yine bilgisi ve tecrübesi olmayan Vedat Yurt yalakalık yapmak için bu gerekli deyip yenileme kararı aldı. Sözde analizler yapıldı hepsi eksik ve bu süreçte üniversitenin unvan değişikliği sınavı vardı yeni gelen * hiç bir geçerli sebebe dayandırmadan başvurumu sumen altı etti. Daha sonra yeni projede NMO tanısı ile kemoterapi aldığım halde raporluyken rektöre mahcup olmamaları için istenilen servislerin son olarak dönemsi için yaptığım çalışmayı görünce bana Ya duygu hanım hakkını helal et biz *** i alacaktık bu nedenle böyle yaptık denildi. Bunun üzerine ben E-KPSS’ye tekrar girme kararı aldım alanımda 1. idim ve ilk açılan yere ilk tercihime yerleştim. Bu süreçte Volkan Kalkan adlı şahıs ile personel amir ilişkisi dışında farklı bir takım bağı olan * adrese teslim ilan ile ** 3 Katı kadroya geçirdi. ** ve * projeleri yüz üstü bırakarak istifa etti (benim muvafakat belgem imzalanmadan ki personel yetersizliğinden 9 ay bekletildim.). Mevcut şuaınki kurumumda mesleki tatmin yaşamadığım ve işimi yapmadığım. Yapmamda yönetmeliklerle imkansız hale getirildiğinden kadrom ile kurum değiştirmek veya iş değiştirerek farklı bir pozisyon istediğimden kurumun resmi gazetede ilana çıktığını gördüm. Bütün eğitim ve başvuru şartlarını sağladığım halde kadroyu Daha öncede yaptıkları gibi A ve B’ye açtıkları ve bu seferde 3 katında çalışan C’yi, 4 katına çıkarıp D’yi de 3 katına aldırmak istediklerinden istenirse sunacağım belgedeki gibi sınava girmem dahi engellendi. İtiraz dilekçesi yazmak için kuruma gittim sistem yok denilerek dilekçem alınmak istenmedi ısrarla elden vermek istediğimi dilekçe kayıt numarası talep ettiğimi belirttim bin bir zorlukla o gün kurumun bomboş olduğunu gösteren fotoğraflar bile var elimde yanı hiç bir yoğunluk yok dilekçemi verdim. Dilekçemde ret edilmemin resmi gazetede hangi maddeyi sağlamadığımın yazılı beyanı idi sınava girme itirazı değil. Fakat dava açmamın önün geçmek için hafta sonu resmi tatilde olan üniversite bana 19 Haziran 2022 de yazıma cevap verdi ve sınava girebilmemi uygun görmüş ve postaya 20 Haziran sınav günü evrak verilmiş ve tebligat elime çarşamba günü 22 Haziranda ulaşmıştır. Temmuz ayındaki zam ile yaklaşık 30k+ olacak kadrolar nasıl peşkeş çekiliyor görün istedim. Bu alınmak istenen personel göstermelik bu sınavda alınmadı çünkü komisyonda hala şerefli bir akademisyen var ama bir sonraki alımı takip edin ilgili kişi komisyon başkanı değiştirilerek alınacak tıpkı diğer usulsüz alımlarda olduğu gibi. Bütün cevaplar resmi yazılar elimde ben 30 yaşında bir genç olarak kamuda ister akademisyen ister bilişim kadroları olsun bunların liyakatli alındığına olan inancımı kaybetmiş bir an önce hem kamudan istifa edip hem de ülkeden gitmek için farklı yabancı diller çalışmaktayım. Kokuşmuş düzenleri ile savaşacak gücüm yok artık….
Geçen aylara ait torpil hikâyelerine ulaşmak için tıklayın.
Bir yanıt yazın