İnsanoğlu dünyaya gözlerini açtığı anda etrafında onu kapsayacak bir koruma kalkanı aramaya başlar. Çünkü korunmak ve güvende hissetmek bir insanın temel ihtiyacıdır. Bu sözlerin içerisinde bilimsel ifadeler, bilimsel açıklamalar olmayacak çünkü biraz da hayattan konuşalım.

Büyüme serüvenimizde çeşitli engellerle karşılaşırız. “Şu zamana kadar hiçbir problem ile karşılaşmadım.” diyen birisiyle tanıştınız mı? Emin olun bu ifadeyi kullanan birisi ya bu zamana kadar hiçbir şey yapmamıştır ya hayata epey pozitif bakıyordur ya da apaçık doğruyu söylemiyordur. Hepimiz bu hayatta her zaman basit ya da karmaşık problemlerin içinde buluruz kendimizi ve bu problemlere karşı oluşturduğumuz savunma biçimleri bizi ayakta tutar. İşte bahsettiğim engellerin belki de en önemlilerinden birisi güveninizin kırılmasıdır.

Bir balık olduğunuzu hayal edin. Sevimli bir evde, sevimli taşların içine konulduğu minik bir akvaryumdasınız. Akvaryumunuza bağlı küçük bir oksijen desteği nefes almanızı kolaylaştırıyor. Her sabah birisi gelip size yeminizi veriyor, birkaç günde ya da birkaç haftada bir artık yeşillenmiş ve etrafınızı görmenizi engelleyen suyunuzu temizleyip sizi pırıl pırıl bir su ve temizlenmiş bir akvaryum ile yeni bir hayata bağlıyor. Siz de bu duruma alışıyorsunuz ve bu hayatı oldukça güvenli, huzurlu olarak kabul edip başka hayatlara aldırış etmiyorsunuz. Sizin için diğer seçenekler oldukça ürkütücü, güvendiğiniz tek bir insan var. Size mutlaka yem verecek, sizin suyunuzu mutlaka temizleyecek. Arada kendi sorunlarını unuttuğunda gelip size gülümseyerek önünüzden geçecek. Bu durumda bu kişiye güvenmez misiniz? Elbette güçlü bir güven duyarsınız. Hatta televizyondaki su altı belgeselinde büyük bir balık tarafından yutulan küçük balığın akvaryumunuza yansıyan görüntüsü sizi korkutur ve içerde zor nefes almanıza rağmen “Oh be! İyi ki buradayım.” dersiniz…

Fakat bir gün yemleriniz verilmemeye, sularınız temizlenmemeye başlar. Başta mutlaka bir sorun olduğunu ve bu sorunun düzeleceğini düşünüp o kişiye daha çok güven duymaya başlarsınız. Çünkü bu kişi size mutlaka o güvenli ortamı oluşturacaktır. Ancak zaman ilerler, suyunuz neredeyse tamamen yeşile dönmüşken ve yeminiz verilmediği için açlıktan yorgun hissederken aklınıza o belgesel gelir. Kocaman bir okyanusta, özgürce yüzen balıklar. Evet kendi mücadelelerini vererek yaşamak zorundalar fakat özgürler. Birine ihtiyaç duymadan, sadece kendilerine güvenerek de yaşayabiliyorlar!
İşte bu hayat size bu hatırlatmayı yaptığında aslında en başta kendinize güvenmeniz gerektiğini anlarsınız. Bu süreç emin olun ki kolay olmayacak.
Nefessiz kalıp aç hissedeceksiniz, duygularınız doymayacak, zihninizdeki kötü düşünceler balığın etrafındaki yeşil sular gibi tüm güzel hislerinizi kirletecek belki de. Ama hayat hiç ummadığınız bir yerde size okyanusu da tanıtacak. Bu okyanus da sizsiniz. Okyanus sizin asıl dünyanız. Siz kendi dünyanızda, kendi mücadelenizle uğraşırken gerçekten yaşamayı öğreneceksiniz.
Şu an nasıl bir dünyanın içindesin, kim tarafından hayal kırıklığına uğradın, kim seni sanki tek başına hiçbir şey yapamazmışsın gibi hissettirdi bilmiyorum ama artık bu yazıyı okudun. Bu geniş okyanus senin dünyan ve sen birine bağlanmadığın sürece özgürsün. Balığa ne oldu dersen… Issız bir su birikintisine bırakıldı ve kendi yolunu çizmeyi öğrenip asıl dünyasını buldu. Bunu sen de yapabilirsin.

Şurada paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir